Yalan konuşmak, yalanla iş tutmak insanoğlunun bulunduğu yerde hep var olmuştur. Toplumları kutuplaşmaya, parçalamaya kadar götürebilir. Peygamberimiz Hz Muhammed’e bir adam gelerek; -“Bana öğle şey söyle ki ben onu yaparsam cennete girebileyim”. Peygamberimiz sav “Yalan söyleme.” Der. Yalancılık insanlığın büyük belasıdır. Dinimizde haram kılınmıştır. Müslümanlığı yaşayanlar yalana baş vurmaz. Yine de yalancılara karşı nasıl tedbir almamız gerektiğini bilmekte fayda vardır.
Çocukluğunda ezilerek, ihmal edilerek büyütülen çocuklar, sanki o yılların intikamını alır gibi yalancılıktan vaz geçmezler.
Yaptıkları eleştirilmiş, beğenilmemiş olan insanlar kötülenmemek için yalana başvurabilir.
Yanlış yaptıklarında müsamaha gösterilmiş çocuklar.
Anne- babası yalan söyleyenler bundan çok etkilenir. Çünkü onlar doğru yanlış diye ayırt etmezler. Çocukların modeli anne ve babalarıdır.
Kendilerine hayran kişiliğe sahip olanlar, kendilerini üstün görenler.
Histerik, dengesiz kişiliği olanlar dikkati üzerlerine çekmek için yalan söylerler. Bundan zevk bile alırlar.
Psikopat: Değer ölçüleri olmayanlar.
Bu tip insanlar kendileri ile çelişkiye düşseler bile yalandan zevk duyarlar. Topluluk karşısında rahatlıkla yalan söylerler. Yüzüne yalanı söylense bile pişmanlık hissetmezler. His duyguları çok azdır. Yalanları yüzüne vurulunca ört bas edemezlerse çirkefleşirler.
Yalancıyı tanımayanlar onu dinlerken neşelenir. Yalanı anlamazlar. Yalan makinelerini bile çaresiz bırakırlar.
Bunların tedavileri sınırlıdır. Zaten yalancı olduklarını kabul etmezler. Ancak yakınları tedavi için psikoloğa götürürler. Bunlara karşı alacağımız en büyük çare yalancılardan uzak durmaktır. Gerektiğinde yalanlarını yüzüne vurmaktır.
Geyik muhabbetini seven kimseler, olmayan olayları olmuş gibi abartılı anlatırlar. Dinleyenlerde yalan olduğunu bilir fakat eğlenmek için tebessüm ederler. Yalancıyı daha çok yalana teşvik ederler.
Sarhoşlar, başlarındaki akıl gittiği için karşısındakini ikna etmiş gibi yalana baş vurur.
Kötü alışkanlığın en kötüsü kumarcılar. Başta eşlerine çocuklarına yemin billah ederek onları kandırmaya çalışırlar.
Yemin etmeye alışık olanlara fazla inanmamak lazımdır.
Aşırı hayalperest olan insanlar kendi hayallerini gerçekmiş gibi aktarırlar.
Kıskanç, haset insanlar, yalan iftira atarak kendilerini tatmin ederler. Bir toplumda fitnenin çoğalması yalancılar sayesinde olmaktadır.
Yalancılarla bir konu üzerinde tartışma, çünkü yalancıya gerçeği anlatamazsın. Böyle kimseler birde makam sahibi olurlarsa vay o kurumun haline.
Uzmanlara göre yalan söyleyenlerde görülen beş net işaret.
1-Göz temasından kaçınmak. Yada aşırı göz teması kurmaları.
2- Ellerin, ağız- burun veya yüze götürülmesi,
3-Konuşurken duraklama ve cümleleri değiştirme. Tutarsız cümle kurma.
4-Vücut dili ile söylenenler arasında uyuşmazlık. Örneğin “evet” derken başını hayır anlamına gelen şekilde sallamak.
5- Aniden gelen terleme, ses tonunda değişiklik.
Toplumda güven, sevgi ve saygı ancak doğrulukla olabilir. Bir insanın doğru olması sadece kendi hayatını değil, çevresindeki insanları da etkiler.
Doğruluk, toplumda sağlıklı ilişkilerin kurulmasına imkan sağlar.
Yalancılık, hırsızlık ahlaksızlık ve haksızlık yapan gibidir.
“Mü’min, diğer insanların elinden ve dilinden emin olduğu kimsedir.” Buyurur peygamberimiz.
Bir kızarmış yüz, yaşarmaz göz bütün sermayesi.
Yalancının yalanı tükenmez. Yalancı pehlivanın hikayeleri boldur.
Yalancının ipi ile kuyuya inilmez.
İmanı kalbine inmiş gerçek Müslümanlar müsamahakardır. Doğruluktan ayrılmaz ve yalanla, iftira ile kıskançlık gibi duygulardan uzaktırlar. Bu gibi insanlarla dost olmak bizlere çok şey kazandırır. Tercih bizim elimizde. Vesselam.
YORUMLAR